Eğitimde İmkan ve Fırsat Eşitliğini Sağlamak

Günümüzde ülkemizin en büyün kanayan yaralarından bir tanesidir yoksulluk ve bunun sonucunda öğrenim görme konusundaki yoksunluk. Yoksulluk ve yoksunluk birbirini tamamlayan ancak toplumları bölen, parçalayan iki kavram… Bu iki kavram yüzünden eğitimin sağlanamaması bilgi birikimlerinin genç beyinlere aktarılamaması da bir o kadar acı bir durumdur.

Televizyonlarda her gün farklı memleketler fakat aynı manzara. Gereken önem verilmiyor mu, verilemiyor mu, yoksa daha da kötüsü memleketin ileri gelenleri bu problemin farkında bile değiller mi?

Öğretmenler olarak her gün öyle manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz ki, bazen kendimizi insanlıktan soyutlamak ve bir köşeye çekilip kendi halinde dünyanın sonunu beklemek geliyor içimizden. Bunlara sebep olan örnekler vermek çok ta zor değil. Bu örnekler bazen babasından dayak yiyip okulun yolunu kolu kırık, başı yarık tutan öğrenciler, bazen insanlıktan nasibini almamış kişilerin tecavüzüne uğradıktan sonra bile okumak için çırpınıp duran namuslu kızlarımız, bazen de okula gitmek için kayıt ve kitap parasını bırakın da dolmuş parasını bile denkleştiremediği için dersine giremeyen pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi olarak karşımıza çıkıyor.

Yazımızın başında belirttiğimiz imkan ve fırsat eşitliği aslında bizim anladığımız anlamda ekonomik bir eşitlik değil maalesef. Maalesef hala bir yerlerimizde, kendi içimizde ilacını bulamadığımız yaralar ilerlememize darbe vuruyor, sancı veriyor ve geri bırakıyor. Tanımlanamamış bu hastalıklar için yapılacak tek şey, hepimizin şemsiyelerimizi evlerimizde bırakıp eğitim yağmurunun altında sırılsıklam oluncaya kadar ıslanmamızdır.